EMLAK'PARA - Kanlıca'nın sessiz sahilinde, denize karışır gibi duran o tarihi yalıda, şu anda düşünmesi bile zor bir adalet savaşının izleri var. Yalının eski sahipleri olan Dirvana ailesi, günümüzün sert ve karmaşık hukuk sistemi içerisinde köklü bir tarih mirasının hakkını arıyor.
Beykoz Sulh Mahkemesi, yılların çalkantılı davasını nihayet sonuçlandırdı ve Zeynep Dirvana’nın ihtiyacının “gerçek ve samimi” olduğuna karar verdi. Ancak mesele bir mahkeme karırından fazlası; bir kadının hak arama yolculuğunda yaşadığı acılar ve kayıpların hikâyesi.
AİLE MİRASINDAN KANSERLE MÜCADELEYE
Dirvana Yalısı, sürekli devinen İstanbul’un ortasında bir zamanlar dinginliğin simgesiydi. Ancak, Zeynep Dirvana için bu yuvaya geri dönmek, yıpratıcı ve uzun bir hukuk mücadelesine dönüştü. Kiracı Ali Karacan, yıllarca tahliye etmeyi taahhüt ettiği bu miras yuvadan ayrılmadı.
Dirvana’nın iddialarına göre; 2019 yılında verilen sözlerin tutulmaması, o dönemde ona üzünçten kaynaklanan bir hastalığı da beraberinde getirdi. Meme kanserine yakalanan Dirvana, yıllarca hem fiziksel hem de hukuksal olarak savaştı.
YARGI’NIN KARARI: BİR SON DEĞİL, BİR BAŞLANGIÇ
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin tahliye kararını onayladı ve karara şu ifadeleri ekledi: “Zeynep Dirvana’nın ihtiyacının gerçek ve samimi olduğu ispatlanmıştır.” Ancak bu karardan sonra dahi şu sorular cevapsız kaldı:
- Bir kadını kendi mirasını geri almak için neden bu kadar uzun bir savaş vermek zorunda kalır?
- Hukuk sistemi neden süreçleri hızlıca sonuçlandıramıyor?
SİSTEMİN KIRILAN YÜZÜ: HUKUK MU, HUKUKSUZLUK MU?
İstanbul gibi bir metropolde, tarih ve özel mülk sahipleri arasındaki çatışma, çoğu kez maddi gücün gölgesinde şekilleniyor. Kiracı ve ev sahibi arasındaki bu Şekspir’vari gerilim, toplumun altında yatan daha büyük çelişkileri de gözler önüne seriyor.
Bir tarafta yıllarca ödenmeyen kiralar, diğer tarafta işgal edilen alanlar… Bu gibi davalar sadece Zeynep Dirvana’nın sorunu değil. Kentin her köşesinde sessizce akan adaletsizliklerin bir temsili.
ADALET SAVAŞI, İNSANİYETİN AYNASIDIR
Bu dava, hukuk sistemimiz için de bir aynayı gösteriyor. Kadınların özellikle ekonomik ve toplumsal haklarını ararken yaşadığı zorluklar, bu davada net bir şekilde öne çıktı. Zeynep Dirvana sadece bir gayrimenkul sahibi değil; aynı zamanda hastalıkla, toplumsal baskıyla ve bir sistemle savaşan bir kadın.
Bu savaşlar, bireyleri sessiz birer kahraman haline getiriyor. Ancak her kahramanlık hikâyesinin bir bedeli var. Dirvana için bu bedel sağlığıydı.
ÜZÜNTÜDEN KAYBEDİLEN YILLAR
Hukukun geciken adalet mekanizması, toplumu büyük bir karmaşaya sürüklerken bireylerin özel hayatlarında kalıcı izler bırakıyor.
Her dava bir insanın ruhunu yarılar; her bekleyiş ise zamandan ve sağlıktan çalar. Zeynep Dirvana’nın yılların sonunda aldığı kararla kazandığı hak, kaybettiklerini geri getirebilir mi?
Belki yalı yeniden eski sakinliğine kavuşacak. Ancak, o yuvada yaşanan bu travmanın hatıraları hep kalıcı olacak.
DİRVANA YALISI'NIN HİKAYESİ
Boğazın mavi sularının hafif dalgalı bir yansımasında, tarihin fısıltılarını duymak mümkün. Dirvana Yalısı, bu fısıltılardan biri. Kanlıca sahilinde ihtiyaşamı bir çınar gibi kök salmış, Şirket-i Hayriye vapurlarının iskeledeki ahşap kokusuyla selamlaşan yalı, zamanın sessiz tanıklarından biri.
* * *
Dirvana Yalısı, 20. yüzyılın başlarında inşa edildi. Ancak bu yalıyı özel kılan sadece mimarisi değil, içinde yaşayanların hikâyeleriydi. Yalı, uzun yıllar boyunca cerrah ve denizci Süleyman Dirvana’nın evi oldu. Süleyman Bey, denizlere olan tutkusuyla tanınan, mesleğine adanmış biriydi. Evindeki her detay, bu iki büyük sevginin izlerini taşır; kitaplar, deniz haritaları, gemi maketleri…
Kanlıca’nın sakinliği, Süleyman Dirvana için bir ilham kaynağıydı. Burada geçen günler, ailesiyle birlikte huzur bulduğu anıların adresiydi. Deniz kokusu, bahçedeki yaseminlerin mis gibi kokusuyla karışır, yalının pencerelerinden müzik gibi içeri sızardı.
* * *
Süleyman Dirvana’nın Marmaris’e yerleşmesiyle yalı yeni bir sessizliğe bürünmüştü. Ancak onun vefatı, bu sessizliği derin bir hüzünle doldurdu. Aile yadigârı olan Dirvana Yalısı, bir dönem Ali Karacan’a kiralandı. Yıllar sonra Zeynep Dirvana, bu tarihi eve geri dönme kararı aldı.
Fakat mirası geri alma yolculuğu kolay olmadı. Kiracı Ali Karacan’ın taahhütlerine rağmen tahliyeyi reddetmesi, uzun ve yorucu bir hukuk sürecini başlattı. Dirvana ailesinin bu yolda ödedikleri bedel büyüktü; Zeynep Dirvana, üzünçten kaynaklanan sağlık sorunları yaşadı.
* * *
Mahkemelerin ardından gelen adalet, Dirvana Yalısı’nın kapısını yeniden ailesine açtı. Ancak bu sürecin getirdiği üzüntüler, yalının duvarlarına sinmiş gibiydi. Yine de, Kanlıca sahilinde direnen bu eski yuvada yeni bir başlangıç mümkün mü?
Bugün, Dirvana Yalısı geçmişin bütün ihtişamıyla ayakta. Ancak bu yalı sadece bir bina değil, tarih, hatıra ve adalet savaşının bir simgesi. Süleyman Dirvana’nın hatıralarından Zeynep Dirvana’nın kararlılığına kadar, bu hikâye Kanlıca’nın sessiz sahilinden dünyaya bir mesaj gönderiyor: Miras, sadece maddi değil, aynı zamanda bir ruhun, bir direnişin yükünü de taşır